Aşurelik Buğday (1 KG)
Aşurelik Buğday
Aşurelik buğday deyince buram buram Anadolu kokusu
gelir her yandan.
Kalaylı bakır kazanlarda kaynayan mis gibi buğday
kokusunu içinize şöyle bir çeker, “ah, keşke olsa da yesek” dersiniz.
Sonra, taş değirmenler gelir gözlerinizin önüne, ne
değirmendir onlar, kaya gibi iki silindir taş üst üste konmuştur, uzunca
bilek kalınlığında bir demir kolu vardır. Birkaç çocuk o kola karnını dayayıp
ayaklarını yerden kaldırır, birkaçı da iterek çevirmeye çalışırdı taş
değirmeni.
Ne günlerdi.
Şimdi hangi biri kaldı ki, ne taş değirmenler, ne su değirmenleri,
ne tandır ekmeği… Hazır gıdalar hayatımıza girdiğinden beri hiçbir şeyin
lezzetini alamaz olduk. O, kazanlarda yeni pişmiş, üzerinde buram buram dumanı
tüttüğü halde, avuç avuç yediğimiz kaynamış buğdayın bile tadını özler olduk.
Ya keşkekler, hiçbir şeyin yerini tutmayan düğün
keşkekleri... Düğün mü vardı, hemen iki çuval buğday getirilir, iki kuzu kesilir,
koca koca kazanlarda pişerken ne sohbetler edilirdi. Hele sonra keşkeğin
üzerine dökülen o mis gibi kızartılmış tereyağının keşkekle buluştuğu an…
Ve aşure… Evet şükür ki, senede bir kez de olsa
aşurenin maneviyatını ve bereketini yaşıyoruz, yaşatıyoruz.
Ama düşünüyorum da pek çok zenginliği yitirmişiz,
yitiriyoruz. Oysa biz değil miydik binlerce yıllık kültürün eşiği, beşiği,
taşıyıcısı. Niçin sahip çıkamadık bu değerlerimize, niçin riayet edemedik
emanete?
-
İlk Yorumu Siz YapınYorum Yapabilmek İçin Üye Girişi Yapınız